12 Eylül 2009 Cumartesi

FIRTINADA UYUYABİLİRMİSİN

Yıllar önce bir çiftçi, fırtınası bol olan bir tepede bir çiftlik
satın almıştı. Yerleştikten sonra ilk işi bir yardımcı aramak oldu.
Ama ne yakındaki köylerden ne de uzaktakilerden kimse onun çiftliğinde
çalışmak istemiyordu. Müracaatçıların hepsi çiftliğin yerini görünce
çalışmaktan vaz geçiyor, burası fırtınalıdır, siz de vazgeçseniz iyi
olur diyorlardı.

Nihayet çelimsiz, orta yaşı geçkince bir adam işi kabul etti. Adamın
haline bakıp 'çiftlik işlerinden anlar mısın?' diye sormadan edemedi
çiflik sahibi. 'Sayılır' dedi adam, 'fırtına çıktığında uyuyabilirim'.
Bu ilgisiz sözü biraz düşündü, sonra boşverip çaresiz adamı işe aldı.
Haftalar geçtikçe adamın çiftlik işlerini düzenli olarak yürüttüğünü
de görünce içi rahatladı. Ta ki o fırtınaya kadar:

Gece yarısı, fırtınanın o müthiş uğultusuyla uyandı. Öyle ki, bina
çatırdıyordu. Yatağından fırladı, adamın odasına koştu: 'Kalk, kalk!
Fırtına çıktı. Herşeyi uçurmadan yapabileceklerimizi yapalım.' Adam
yatağından bile doğrulmadan mırıldandı: 'Boşverin efendim, gidin
yatın. İşe girerken ben size fırtına çıktığında uyuyabilirim demiştim
ya.' Çiftçi adamın rahatlığına çıldırmıştı. Ertesi sabah ilk işi onu
kovmak olacaktı, ama şimdi fırtınaya bir çare bulmak gerekiyordu.

Dışarı çıktı, saman balyalarına koştu: A-aa! Saman balyaları
birleştirilmiş, üzeri muşamba ile örtülmüş, sıkıca bağlanmıştı. Ahıra
koştu. İneklerin tamamı bahçeden ahıra sokulmuş, ahırın kapısı
desteklenmişti. Tekrar evine yöneldi; evin kepenklerinin tamamı
kapatılmıştı. Çiftçi rahatlamış bir halde odasına döndü, yatağına
yattı. Fırtına uğuldamaya devam ediyordu. Gülümsedi ve gözlerini
kapatırken mırıldandı: 'Fırtına çıktığında uyuyabilirim'

Sıkıntılara zihnen (bilgi, plan), mânen (dua), maddeten (tedbir)
hazırsanız, fırtına çıktığında uyuyabilirsiniz. Hayatınız boyunca.

Sevgiyle kalın.

(KIZGINLIKLA KARAR ALMAYIN, MUTLULUKTAN UÇTUĞUNUZDA SÖZ VERMEYİN.
İKİSİ DE SARHOŞLUK ÂNIDIR, AKIL BAŞTA DEĞİLDİR)

11 Eylül 2009 Cuma

Sokaklar oyunsuz, oyunlar çocuksuz

"Ne olduysa sokaklar oyunsuz, oyunlar çocuksuz kaldıktan sonra oldu."diyor bir yazar ve ekliyor:"Ama anne hava daha kararmadı ki; hadi saklambaça devam." sözü çok eskilerde kaldı...


aileler umutsuz, çocuklar mutsuz kaldıkça oluyor bunlar...
ne sokaktaki çocuğunu çağıran annenin " Anne 5dakika daha" ya tahammülü var...
ne sokağa ne de sokaktaki diğer çocuğa güveni...
ne sevmek eskisi kadar kolay artık...ne de çocukları oyuna emanet etmek !


Malesef.. Kimsenin hiç bir şeye tahammülü yok..
sokaklar güvensiz.. çocuklar bilgisayarlarından kafalarını kaldıramıyor..
iyice asosyal bir nesil yetişiyor gibi geliyor bana..
ben 78 li olarak tam arada kaldım.. bilgisayarım da oldu ama
arkadaşlarımla da annemden binde bir kopardığım izinler sayesinde
sokakta ip te atladım top ta oynadım..
bir parça da olsa şanslıyım sanırım


son şanslı nesiller miydik, şimdikiler mi şanslı...düşündürücü
ama güven ve konfor duygusu olmadan,hayatın tadı yok

çocuklara da bize de

AH ŞU ERKEKLER (Pakize Suda)

ARGODA bir tabir vardır, “Sen giderken ben geliyordum”.
Her gün bir araştırma sonucunu dünyaya duyuran ünlü üniversitelerin duvarına asmak isterim bu sözü!
Gerçi kötü niyetli değiller, hakikaten harıl harıl çalışıyorlar fakat onların dört duvar arasında çalışarak bulduğu şeyi, sokaktaki insan yıllar evvel yaşaya göre öğrenmiş bulunuyor.
İşte yeni bir araştırma sonucu... Bana sorarsanız Adem’den beri bildiğimiz şey.
Güzel kadın, erkeği aptal ediyormuş!
Hollanda’nın Radboud Üniversitesi yapmış araştırmayı. Erkeklere bir test uygulamışlar, sonra güzel bir kadınla 7 dakika sohbet ettirmişler, sonra bir test daha... Akıl yerinde yok!
Bırakın sohbeti, hayatında bir kerecik bile olsa bir erkekle göz göze gelen her kadın farkındadır bunun.
E, erkekler zaten bilirler.
Bir tek üniversitenin haberi yokmuş demek, o da öğrendi!


Bakın bizdeki “Aklını başından almak” deyimi bile cinsiyeti olan ve cinsellik içeren bir deyimdir bana sorarsanız.
“Erkeğin, bir çift güzel bacak ve meme karşısındaki hali”ni tasvir için söylenmiştir!
Üniversite sohbet diyor gerçi ama birkaç seneye kadar işin gerçeğini onlar da anlarlar.
Tamam, o 7 dakika boyunca erkek ağzını açmış kapamış, birtakım sesler çıkarmıştır ama bu seslerin mana ifade eden cümlelere dönüştüğü pek görülmüş şey değildir.
Orada önemli olan bacaklar ve memelerdir. Ve 7 dakika gerekmez, 1 dakika yeterlidir.
Uzatmayayım, erkeğin bu hale düşmesinin iki nedeni vardır.
1. Hepimizin bildiği şey... Beynin, güzel kadın karşısında “gerekli yer”e kan takviyesi yapması nedeniyle kansız kalması!
2. Yine beynin “Verecek mi, vermeyecek mi, verecek mi, vermeyecek mi” derken bloke olması!
Bu kadar basit ve dediğim gibi Adem’den kalma bir gerçek!
Bu üniversitelerin ödeneğini kesmek lazım!

 
Denizleri seviyorsan, dalgaları da seveceksin! Sevilmek istiyorsan,önce sevmeyi bileceksin! Uçmayı seviyorsan, düşmeyi de bileceksin! Korkarak yaşıyorsan, yalnızca hayatı seyredeceksin!

Paylaş